Önsöz
Müşterekler kavramı ilk kez ortaya atıldığı 1968’den bu yana hem etkilediği kesimler açısından hem de kavramsal içeriği açısından büyük değişim gösterdi. Sosyal refah devletinin sonuna yaklaşıldığı ve 68 hareketinin yükseldiği bir dönemde Garret Hardin’in kaleme aldığı Müştereklerin Trajedisi başlıklı makale, esas olarak 1980 sonrası yaşanan neoliberal dönemde daha bir anlam kazandı. Bu, müştereklerin mülkiyet ilişkilerinin dışında bırakılmasının onları yok edeceği iddiasına dayanıyordu. Hardin, 1978’de yazdığı Political Requirements for Preserving our Common Heritage makalesinde de zaten açıkça ‘kalabalıklaşan dünyada bir dış baskı gücüne’ ihtiyaç olduğunu yazıyordu. Dolayısıyla Müştereklerin Trajedisi’nde de bahsettiği üzere esas meseleyi dünya nüfusunun artışında görüyor ve müşterekleri korumanın yolunun nüfus artışını zorla sınırlandırmaktan ve müşterekleri özel veya kamu mülkiyeti içerisine almaktan geçtiğini söylüyordu. Hardin’in bu yorumuna en önemli itiraz, 2009 yılında Nobel İktisat Ödülü’nü kazanan Elinor Ostrom’un çalışmalarıydı. Ostrom önemli bir itiraz dile getirmişse de bu tartışma esas olarak akademik bir düzlemde sürüyordu.
Müşterekler siyasetinin toplumsal hareketlerin gündemine girmesi neoliberal hegemonyanın tesis edildiği ve bunun olumsuz sonuçlarının küresel ölçekte ortaya çıkmaya başladığı 1990’larda gerçekleşti. SSCB’nin dağıldığı ve piyasa kapitalizminin nihai zaferini ilan ettiği bir dönemde önce ormanlar ve sular gibi doğal varlıklar, ardından su ve hıfzıssıhha, eğitim ve sağlık gibi hizmetler metalaştırılmaya ve özelleştirilmeye başlandı. “Başka bir alternatif yok” denerek uygulanan neoliberal politikalara zaman içinde küresel düzeyde itirazlar yükseldi. Özellikle 1999’da Seattle’da düzenlenen Dünya Ticaret Örgütü toplantısının sendikalar ve aktivistler tarafından engellenmesi yeni bir küresel antikapitalist hareketin şafağıydı. Bu dönem içerisinde müşterekler kavramı toplumsal hareketlerin gündemine girmeye başladı. Öncelikle ekolojik varlıkların metalaştırılmasına karşı bu varlıkların herkesin müştereği olduğunu ve piyasa ilişkileri içerisine alınmamasını savunan hareketler zamanla, bunun da ötesine geçerek müştereklerin onu kullanan veya ondan etkilenenler tarafından müşterekleştirilerek yönetilmesini de savunmaya başladı. Müşterekler siyaseti daha sonra özelleştirme dalgasına karşı eğitim ve sağlık gibi hizmetlerin toplumun müştereği olduğunu savunarak siyasal alanını genişletti. Ardından, özellikle 2011 yılında küresel ölçekte yaşanan meydan işgalleri sonrası müşterekler siyaseti; kent müştereklerinin savunulmasına ve kentin bizatihi kendisinin bir müşterek olduğu dolayısıyla da kentliler tarafından müşterekleştirme yoluyla yönetilmesi gerektiği taleplerine doğru genişledi.
Bu derleme kitapta müşterekler siyasetini mümkün olduğunca bu bütünlük içerisinde analiz etmeye çalışan makaleler bulacaksınız. Makalelerin ortak yönü müşterekleri sadece akademik bir çalışma alanı olmaktan çıkararak antikapitalist mücadele açısından hangi potansiyelleri taşıdığını sınırlılıklarıyla beraber ele almaktır. Bunun yanı sıra bu makalelerin büyük çoğunluğu Türkiye özelinde yaşanan toplumsal hareketler içerisinde müşterekler siyasetinin izlerini takip etmeye çalışmaktadır. Bu kitabın dünyayı anlamak kadar onu değiştirmek de isteyen aktivistler açısından hem kavramsal hem de mücadele deneyimlerini taşıdığına, dolayısıyla önemli bir boşluğu doldurmaya aday olduğuna inanıyoruz.
Okuyacağınız ilk makale Bülent Duru’nun kaleme aldığı, Müşterekler Nedir? Doğal, Kentsel, Sosyal Müşterekler ve Kentsel Toplumsal Hareketlere Etkileri Üzerine başlıklı makalesidir. Duru, bu makalede müşterekler siyasetinin olanaklarını tartışıyor. Müşterekleri üçe ayırıyor: Hava, su, toprak gibi doğal müşterekler; sokak, park, meydan gibi kentsel müşterekler ve sosyal medya, internet, gelenekler gibi sosyal olanakları ve bir yandan da bilim, sanat, müzik gibi kültürel değerleri içeren sosyal ve kültürel müşterekler. Duru, kentlerin artan hegemonyasına rağmen kent ve kır müşterekleri arasında ayırım yapmanın artık giderek zorlaştığını anlatırken, AKP hükümetleri döneminde bu üç müşterekler alanının da dönüşümünü ele alıyor. Doğal ve kentsel müşterekler alanında çeşitli toplumsal hareketler ortaya çıkarken sosyal ve kültürel müşterekleri savunan hareketlerin çok daha cılız olmasının nedenleri üzerinde bir tartışma yürütüyor. Müşterekler siyasetinin işçi sınıfı ile olan ilişkisine vurgu yapıyor. Bu hareketlerin barındırdığı potansiyellerle birlikte sınırlılıklarını tartışıyor.
Teoriden Mücadeleye Müşterekler Siyaseti
Doç. Dr. Bülent Duru
Prof. Dr. Aykut Çoban
Doç. Dr. Ümit Akçay
Doç. Dr. Begüm Özden Fırat
Dr. Fırat Genç
Can Irmak Özinanır
Dr. Lülüfer Körükmez
Umut Kocagöz
Dr. Özdeş Özbay
Luke Stobart
Sivil ve Ekolojik Haklar Derneği
Kasım 2018, İstanbul
Kocatepe Mah, Receppaşa Cad. No:9 D:10
İmren Apt. Beyoğlu/ İstanbul
www.sehak.org, www.suhakki.org
E-posta: bilgi@sehak.org
ISBN no: 978-605-67704-1-8
Baskı: Aydesa Matbaacılık ve Reklamcılık
Akademik Editör: Özdeş Özbay
Yayına Hazırlayanlar: Erkin Erdoğan, Nuran Yüce, Özdeş Özbay
Kitap Sayfa ve Kapak Tasarımı: Emin Şakir
Redaksiyon: Fulya Burcu Oral
Aykut Çoban, Ekolojik Ortaklaşımlar (Müşterekler) ve Türkiye’de Uygulanan Çitleme Politikaları başlıklı makalesinde müşterekler kavramını tartışmaya açıyor. Müşterek yerine ortaklaşımlar kavramını tercih ediyor. Çoban, ekolojik ortaklaşımlara odaklanarak ilkel birikimin ortaklaşımların çitlenmesindeki tarihsel rolünü anlattıktan sonra Türkiye’nin ekolojik varlıklarının hangi politikalarla çitlendiğini aktarıyor.
Ümit Akçay, Kapitalizmin Krizi ve Müşterekler başlıklı makalesinde ekonomik kriz dönemlerinde müşterekler siyasetinin antikapitalist bir hareket için taşıdığı potansiyeller üzerinde duruyor. Akçay makalesine, kapitalizmin 2007-8 küresel finansal krizinin nedenlerine, krizden çıkış için uygulanan ana akım ekonomi politikalarına ve bunun kısa dönemli sonuçlarına yer vererek başlıyor. Ardından da kriz karşısında geliştirilen alternatif politikaların eleştirisini yaparak müşterekler siyasetinin sunabileceği katkılara odaklanıyor.
Begüm Özden Fırat, Küresel Hareket Döngüleri ve Müşterekleştirme Hareketleri başlıklı makalesinde müşterekler kavramını toplumsal hareketler üzerinden okuyor. Müşterekler siyaseti içerisinde değerlendirilebilecek toplumsal hareketleri çok daha gerilere götürmek mümkün olsa da, esas olarak iki küresel hareket döngüsünün günümüze etkisi olduğunu anlatıyor. Bunların ilki 1999 yılında Seattle’daki DTÖ toplantısının göstericiler tarafından engellenmesi ile başlayan karşı küreselleşme hareketi, diğeri ise 2011’de başlayan meydan ve işgal hareketleri. Fırat, bu iki döngü içerisindeki müşterekleştirme deneyimlerinin sistem karşıtı alternatifleri fiilen örgütlemede önemli bir rol oynadığını, ancak hareketlerin küresel ağlarını ve etkileşimini kaybetmeye başlamasıyla birlikte içe kapanma gibi olumsuzluklarla baş başa kalarak süreklilik kazanmakta zorluklar yaşadığını anlatıyor.
Fırat Genç, İstanbul’da Kentsel Muhalefet ve Müşterekler Politikası başlıklı makalesinde kentsel müşterekleri İstanbul’un 2000’li yıllarda geçirdiği dönüşüm ve bu dönemde ortaya çıkan kentsel direniş hareketleri özelinde ele alıyor. Genç, bu çerçeve içerisinde üç kent mücadelesini anlatıyor: Kentsel dönüşüm projelerine karşı mahallelerde ortaya çıkan mahalle dayanışmaları, kamusal alanları savunmak için ortaya çıkan direnişler ve Gezi Direnişi.
Can Irmak Özinanır, Dayanışma Akademileri Müştereklerin Neresinde Duruyor? başlıklı makalesinde Barış İçin Akademisyenler’in “Bu Suça Ortak Olmayacağız” metnini imzalamaları sonucu başlayan tasfiye süreci ile beraber ortaya çıkan dayanışma akademileri ve Sokak Akademisi gibi örgütlenmelerin, müşterekler politikası açısından yeni bir biçim yaratıp yaratamayacağını, bu inisiyatiflerin olanaklarını ve sınırlılıklarını tartışıyor.
Lülüfer Körükmez, Göçmen Dayanışma Hareketlerini Müşterekler İçinde Düşünmek başlıklı makalesinde Türkiye’de sayıları 4 milyonu bulan göçmenlerin toplumsal hareketlerin dışında kalıyor oluşundan yola çıkarak, göçmenlerin bir müşterekler siyaseti içerisinde nasıl yer alabileceklerini tartışıyor. Bunu yapmaya çalışan sınırlı sayıdaki göçmen dayanışma hareketinin ve bu alanda çalışan ağların bir kısmının deneyimlerine yer veriyor.
Umut Kocagöz, Gıdanın Müşterekler Siyaseti başlıklı makalesinde endüstriyel gıda sisteminin eleştirisi üzerinden gıdayı bir müşterek olarak tanımlamanın imkânlarını tartışıyor. Kocagöz, gıdanın neden ve nasıl bir müşterek olarak tanımlanması gerektiği tartışmasının ardından Türkiye’de gıda sorununun kökenlerini ve müşterek gıda politikalarını anlatıyor. Son olarak da gıdayı müşterekleştirmenin ve müşterek gıda politikaları oluşturmanın stratejisini dört ana taktik üzerinden tarif ediyor.
Özdeş Özbay, Suyun Müşterekler Siyaseti başlıklı makalesinde su hakkı mücadeleleri arasında suyu bir müşterek olarak tanıyan ve suyun müşterekliğini toplumsal hareketlerin gündemine sokan iki önemli mücadeleyi, İtalyan Su Hareketleri Forumu ve Cochabamba Su Savaşları’nı anlatıyor. Ardından da toplumsal hareketlerin aşağıdan mücadelesi sonucu suyu müşterek olarak tanıyan belediyecilik deneyimleri olan Mavi Topluluklar ve Müşterek Barselona hareketine yer veriyor.
Kitabın son makalesi olan Barselona’da Müşterekler Deneyi’nde Luke Stobart, 2015 yılındaki yerel seçimlere katılmak üzere oluşturulan ve sadece birkaç ay içerisinde belediye başkanlığını kazanan Müşterek Barselona hareketinin deneyimlerini anlatıyor. Stobart hareketin kökenlerini, etkilendiği teorileri, seçimleri kazandıktan sonraki uygulamalarını ve yaşadığı sorunları anlattıktan sonra hareketin daha farklı politik stratejilere ihtiyacı olup olmadığını tartışıyor.
Bu kitabın editörleri Türkiye’de uzun zamandır Su Hakkı Kampanyası’nı yürütmekte olan aktivistlerdir. Su Hakkı Kampanyası olarak ilk çıkardığımız yayın 2010 yılında Diyarbakır’da yaptığımız Uluslararası Su Hakkı Sempozyumu’ndaki sunumlar, katkılar, sorular, tartışmalar ve Sempozyum Sonuç Deklarasyonu’ndan oluşuyordu. Bu ilk büyük etkinliğimizin katılımcıları su sorununa alternatif çözümler arayan, su mücadelelerinin yükseldiği Bolivya, İspanya, İtalya, Türkiye ve Irak’tan geliyordu. “Bizler, dünyanın farklı bölgelerinden su hakkı için mücadele eden insanlar olarak Diyarbakır’da Su Hakkı’nı savunmak için toplandık. Her insanın yeterli miktarda ve iyi kalitede suya erişim hakkını savunuyoruz. Aynı şekilde yaşamımızın dayanağı olan doğanın da su hakkını savunuyoruz” diye başlayan Sempozyum Sonuç Deklarasyonu’nda da ifade edildiği gibi, o günden bugüne kadar çok sayıda kişinin emeğiyle su hakkı mücadelesine çeşitli araçlarla katkı sunmaya çalıştık. Su sorununu su krizine dönüştüren ve küresel düzeye yaygınlaştıran neoliberal politikaları, sorunun iklim değişikliği ve kapitalizmle olan bağlantısını ele aldığımız yayınlarımızın her birinde dünyada ve Türkiye’de bu soruna karşı verilen mücadelelerin deneyimlerine yer ayırdık. Ne tek başına var olan ne de tek başına ilerleyen bir sorun olarak ele alınabilecek su sorununda, bireysel çözümlere değil kolektif çözümlere ihtiyacımız olduğunu dile getirdik ve bu doğrultuda talepler ifade ettik. İtalya’daki su hareketinin kullandığı “su olarak yazılır demokrasi olarak okunur” sloganı bizim de mottomuz oldu. 2018 yayın döneminde Açık Radyo’da sunduğumuz Su Müştereği programımızın jingle’nda da bu slogana yer verdik. Kampanyamızda su hakkı mücadelesini antikapitalist bir müşterekler siyasetinin en önemli parçalarından biri olarak gördük ve anlattık. Bugüne kadar su hakkı mücadelesi içerisinde biriktirdiğimiz deneyimlerimize dayanarak hazırladığımız bu yayının da Türkiye’de toplumsal muhalefetin giderek daha fazla gündemine giren müşterekler siyasetine katkı sunacağını umuyoruz.
Müşterekler Nedir?
Doğal, Kentsel, Sosyal Müşterekler ve
Kentsel Toplumsal Hareketlere
Etkileri Üzerine
Bülent Duru
Ekolojik Ortaklaşımlar (Müşterekler) ve Türkiye’de Uygulanan
Çitleme Politikaları
Aykut Çoban
Kitapta ve bu blogda yer alan makalelerin içeriğinden yalnızca yazarlar sorumludur. İfade edilen görüşler Sivil ve Ekolojik Haklar Derneği’nin ve Rosa Luxemburg Stiftung’un pozisyonunu yansıtmaz. Bu yayın Rosa Luxemburg Stiftung’un Federal Almanya Cumhuriyeti Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı fonlarıyla sağladığı destek ile yayınlanmıştır. İçeriğin tüm hakkı Sivil ve Ekolojik Haklar Derneği’ne ait olup, bu yayının tümü veya bazı bölümleri orijinal yayına düzgün bir referans vermek kaydıyla isteyen herkes tarafından özgürce kullanılabilir.
Fotoğraf referansları (sırasıyla)
Indignats / Indignados / Indignés by Julien Lagarde
The urban evolution of vegetation by Dave C
Topkapi bathroom ceiling by Héctor de Pereda
(2014 11 29) Hurdacılar Sitesi Vol.2 by Cihat Ertem
Indignats / Indignados / Indignés by Julien Lagarde