2017 yılının Haziran ayında dört kıtadan gelen belediye başkanları, meclis üyeleri ve aktivistler yeni belediye politikaları üzerine ilk defa düzenlenen uluslararası zirveye katıldılar. Korkusuz Şehirler (Fearless Cities) adlı etkinliğin Barselona’da ve Barselona kent hükümetini (Belediye Yönetimi) yöneten hareketin aktivistlerinden oluşan bir platform olan Müşterek Barselona (Barcelona en Comu- BeC) tarafından düzenlenmesi tesadüf değil. Gerçekten de Müşterekler[1] (Commons), neoliberalizme ve sağcı popülizme alternatif arayanlar için bir referans noktası haline geldi. Bu durumun nedenleri hareketin kökenleri (Belediye Başkanı Ada Colau konut hareketi İpotekten Etkilenenler Platformu’nun (PAH) kamusal yüzüydü) ve platformun kurulmasından sadece birkaç ay sonra seçimleri kazanmış olmasıdır. Ayrıca platform, siyasetin daha katılımcı ve yenilikçi yollarla yapılabileceğini de göstermiş oldu.
Başkanlık kazanıldıktan sonra çok sayıda pratik değişiklik yapıldı. Aşırı yükselen faturaları ödeyemeyenlerin elektriklerini kesen şirketlere yanıt olarak, Belediye Yönetimi[2] kamuya ait (ve sürdürülebilir) bir enerji yönetimi şirketi oluşturdu. Kontrolden çıkan turizmin, kiraları çok sayıda kent sakininin ödeyemeyeceği kadar artırması sebebiyle Belediye Yönetimi bu güçlü sektörü denetim altına almaya karar verdi.
Bu makale, bunun gibi olumlu değişikliklerin nasıl ortaya çıktığını ele almaktadır. Ancak aynı zamanda üç yıldır iktidarda olan Müşterek Barselona’nın sınırlılıklarını da dikkatle incelemektedir. Barselona’daki genel görüş –geniş bir toplumsal hareket yelpazesi adına sözcülerinin de dile getirdiği gibi– bugüne kadarki dönüşümlerin eşitsiz ve yavaş olduğu şeklindedir.[3] Sonuç olarak, projeye olan ilgi (ve katılım) azalmıştır. Müşterekler deneyi üzerine yapılacak ciddi bir değerlendirme, bunun neden böyle olduğunu inceleyip açığa çıkarmalıdır ki burada yapılmaya çalışılan da aynen budur.
Colau, diğer belediye başkanlarının muhafazakâr İspanyol hükümetini daha fazla mülteciyi kabul etmeye zorlamasını sağladı. Kamu ihaleleri artık, ‘sosyal ekonomiye’ ait olan, kooperatifler dahil daha iyi çalışma koşulları sunan veya daha fazla sayıda kadın ve engelli çalışanı istihdam eden firmaları destekliyor (Blanco, Salazar ve Bianchi, 2017). Belediyenin mevcut olanakları, öz-yönetimli sosyal ve kültürel projeler için çeşitli topluluklara tahsis ediliyor (Junqué ve Shea-Baird, 2018: 145). Kadınlara yönelik hizmetler belediyeleştirildi ve tüm diğer politikaların kadınlar üzerindeki spesifik etkileri de inceleniyor (Pérez, 2018: 36). Özellikle gelecekte, belediye meclisinde (belirli bir sayıda imza topladıktan sonra) yasa teklifleri sunabilmeleri için kent sakinleri ve diğer derneklere yönelik mekanizmalar geliştiriliyor. Bu tür mekanizmalar sayesinde Müşterek Barselona, neoliberalizmi farklı derecelerden otoriter biçimlerini tek seçenek olarak sunan mevcut politik sistemin dışında başka pratik alternatiflerin de söz konusu olduğunu gösteriyor.
Bu yazı ilk olarak toplumsal hareketlerin projeyi nasıl mümkün kıldığını belirliyor. Daha sonra ise gelişimini etkileyen teorilere odaklanıyor. Ardından, Müşterek Barselona’nın nasıl organize olduğuna ve -konut ve turizm alanındaki önemli meselelere odaklanarak– uygulamalarını nasıl analiz ettiğine dair kısa bir tarihçe ve açıklama sunacağım. Son olarak da, hareketlerle ve kurumlarla mevcut ilişkilerinin nasıl karışık sonuçlara yol açtığını ve başka türden politik stratejilere ihtiyaç olup olmadığını sorgulayacağım.
Müşterek Barselona’yı oluşturan hareketler
Müşterek Barselona’nın (BeC) gelişiminde ve seçim başarısında iki hareket büyük rol oynamıştır: 2009 yılında Barselona’da kurulan PAH ve 2011 yılında İspanya genelinde protesto gösterileri ve büyük mitingler düzenleyerek meydanları işgal eden radikal-demokratik 15-M hareketi (Indignados/Öfkeliler Hareketi). Bu hareketlerin BeC için önemini, platformun önde gelen üyelerinden olan ve konu üzerine pek çok İngilizce makalesi bulunan Kate Shea-Baird’in bir yazısında belirttiğini görmekteyiz. Bu durumu, “Barcelona en Comúaslında PAH’ın seçim sonucudur” diyerek “Öfkeliler (Indignados) kampları ile belediyecilik platformlarının seçim kazandığı şehirlerin bir haritasını yaptığınızda bunların birebir örtüştüklerini görebilirsiniz” şeklinde dile getirmektedir (2018). Her iki hareket de düzenin (establishment) fikirlerine karşı, neo-Gramscicilerin tabiriyle ‘karşı hegemonyanın’ gelişmesinde oldukça önemli bir yere sahipti ve PAH, bugünkü BeC’e onu meydana getiren pek çok aktivisti sağlamış oldu.
İpotekten Etkilenenler Platformu, -otuz kadarı Barselona bölgesinde olan- yüzlerce birime sahip bir taban hareketidir. Hareket, sivil itaatsizlik eylemleri ile binlerce kişinin evlerinden tahliye edilmesini engelledi ve banka ipoteklerini geri ödemeyenlerin ömür boyu borçlandırıldığı (evini kaybetmenin yanı sıra) istismarcı banka uygulamalarının azaltılmasını sağladı.[4] PAH, konut reformu lehine bir milyon imza toplamayı başardığında Colau ve platform ünlü oldu. Colau, banka temsilcilerinin de katıldığı bir meclis toplantısında, bankacıları ‘suçlu’ olarak nitelendirdi. Bu yorumlarını geri çekmeyi reddettiğini gösteren videolar ve tweetler internette bir anda hit oldu (Durall ve Faus, 2016). Dönemin iktidarı olan muhafazakârlar, reform önerisinin görüşülmesini bile engellediler, milletvekillerine gönderilen ve reformu destekleyen bir milyon e-postayı göz ardı ettiler! Bu konu, halk ve hükümet arasındaki (yaşam boyu ödenen borçların ekonominin sağlığı için gerekli olduğunu savunan Sosyalist muhalefet (PSOE) de dahil) uçurumu çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi. Anketler, on kişiden dokuzunun PAH’ı desteklediğini gösterdi ki bu oran, PAH sokakta tartışmalı bir şekilde konut krizinden sorumlu milletvekillerini ve bankacıları sözlü olarak sıkıştırdığında bile çok az bir düşüş gösterdi (Colau ve Alemany, 2013). Sadece kendilerini düşünen ve yozlaşmış bir ‘politik sınıf’ı karşısına alarak kamuoyunun saygısını kazanan Colau’nun adı, 2013’ten itibaren süratle aktivistlerin ve seçmen adaylarının arasında öne çıkmaya başladı.
Ne var ki, insanların bu sınıfa güçlü bir şekilde karşı çıkabilmeleri için ve PAH’ın bir kitle ağına dönüşebilmesi için 15-M hareketine ihtiyaç vardı. 15-M her beş kişiden birinin (yapılan anketlere göre) temas kurduğu gerçek bir tarihsel gelişme olduğu kadar radikal de bir hareketti. Sosyal ve başka konulardaki (çoğu krizle bağlantılı, diğerleri de daha uzun zamandan beri var olan yolsuzluk gibi konular) çeşitli şikâyetlerin dile getirildiği tartışmalarla, “onlar (politikacılar ve diğer temsilciler[5]) bizi temsil etmiyorlar” fikri daha da netleşti ki bu söylem, sonrasında 15-M hareketinin sloganı haline gelmişti. Pek çok katılımcı için bu fikir, temsili demokrasinin yerine doğrudan demokrasinin hayata geçirilmesi gerektiği anlamına geliyordu. Durumun hassasiyeti fark edilmiş olacak ki, radikal sol partiler de dahil olmak üzere tüm siyasi partilerin meydanlara çıkması yasaklandı. Ancak Katalan bir Müşterek Barselona liderinin yazdığı gibi, bazıları (radikal olmayanlar) ise ‘bizi temsil etmiyorlar’ dendiğinde sanki mevcut temsilciler bizi temsil etmiyorlar şeklinde anlıyorlar (Domènech, 2014).
Muhtemeldir ki, bu hareketi oluşturan ‘iki temel unsur’, daha radikal ve daha ılımlı olanlar (Taibo-Arias, 2012), daha sonra, hem düzen partilerine karşı bir seçim alternatifini hem de katılımcı demokrasiyi vadeden bir belediyecilik siyasetine kendilerini yakın hissettiler. 15-M bu tür bir proje hayata geçirilmeden önce, hareketlerin ana rakibi olan PSOE için kriz ortamı yaratarak buna uygun bir zemin hazırladı. Meydan işgallerinden sonra o dönem iktidarda olan Sosyalistler (PSOE) seçmenlerin desteğini kaybetti. Bu durum, iki ana partinin oy oranlarının toplamda yüzde seksenden elliye düşmesine yol açtı.[6]
Çok sayıda sosyal bilimcinin de belirttiği gibi, kriz ve kemer sıkma dönemlerindeki 15-M gibi hareketler ‘çoğunlukçu’ bir politik yaklaşım geliştirmeleri dolayısıyla daha önceki hareketlerden (örneğin küresel adalet hareketi) farklıydılar. Bu, hareketlerin kapsayıcı söylemleriyle (Biz %99’uz referansıyla), mutabakata dayanarak karar almalarıyla (Della Porta, Masullo ve Portos, 2015: 3) ve ticari sosyal medya aracılığıyla iletişim kurmalarıyla (örneğin Facebook ve Twitter; Gerbaudo, 2012), vatandaşların çoğunu bilinçli olarak sürece dahil etmeye çalıştıkları anlamına geliyordu. 15-M ve İşgal Et (Occupy) hareketleri, bilinçli bir şekilde kendilerini ‘sağ’ ve‘sol’ karşıtlığından ziyade, ‘yukarıdakilere’ karşı ‘aşağıdan’ olarak şekillendirdi (Errejón, 2011). Aynı şekilde, PAH kendisini bir ‘yurttaş’ hareketi olarak tanımladı (evsiz kalanlar ağırlıklı olarak daha dar bir sosyal kesimden, yoksul işçi sınıfından olsa da[7]).
Nüfusun çoğunun sempati duyduğu 15-M[8] hareketi nasıl tektonik bir kültürel değişime neden olduysa, PAH da aynı şekilde, yeni öfke hareketini (indignación) etkili bir şekilde yönlendirdi. Ancak PAH’ın elde etmiş olduğu bu başarılar ve eş zamanlı gelişen diğer ‘yatay’ hareketlerin kazanımları bile, o dönemde kaybedilen sosyal hakların yanında yetersiz kaldı. Kamu hizmetleri giderek zayıflarken toplam tahliye sayısı da yarım milyona ulaştı. Eylemciler arasında, adeta bir ‘cam tavana’ ulaştıkları ve ‘direnişi sürdürmenin gittikçe daha da zor hale geldiği’ algısı yaygınlaştı (Castro, 2018: 186). Aslında bu durum, hükümeti ve AB dahil olmak üzere onu destekleyen güçleri durdurabilecek kuvvetli bir grev hareketinin olmaması nedeniyle kaçınılmazdı.
2013’te, o zamana kadar tüm parti ve kurumlardan bağımsız-otonom olarak eylemlerini büyük bir gayretle sürdüren pek çok aktivist, 180 derecelik bir dönüş yaptı. Bugün artık, seçimlerde aday olma ve ‘kurumların yönetimlerini ele geçirme’[9] gibi konuları ele almanın yanı sıra, geçmişte görülen belediyecilik anlayışı üzerinde çalışarak çeşitli (etkileyici) yazılar yazıyorlar (Observatorio Metropolitano, 2014). Örgütlenen ilk inisiyatiflerden biri de toplantılarda ve online oylamada çok sayıda yurttaşın katılımının sağlandığı Guanyem Barcelona (“Barselona’yı Kazanalım” – daha sonra adı “Barcelona en Comú” olarak değiştirildi) platformu oldu. Örgütün bu yapısı ve bilhassa da adı Meydan Hareketleri’nin çoğunlukçu ve demokratik doğasını yansıtıyordu.
Müşterekler hareketinin etkilendiği teoriler
Hareketler yeni politikaları oluştururken bir yandan da bireylerin ve mevcut örgütlerin fikirleri ‘yeni politikalar’ üzerinde önemli bir rol oynuyordu. Oldukça heteredoks bir proje olan Müşterek Barselona’nın (BeC) temelinde tek bir teori değil, geçmişte iz bırakmış çeşitli politik fikirler var. Bunlardan biri, burada da göstereceğim gibi, hem özel feminist alanlarda hem de daha geniş alanlarda (işgal evleri veya radikal bağımsızlık yanlısı hareketler gibi) bir yaklaşım olarak benimsenerek 1990’lardan beri radikal toplumsal hareketlerin dikkate değer bir özelliği olan feminizmdir (García-Grenzner, 2018). Gerek kürtaj kısıtlamalarına karşı çıktığı için (2013-14) ve gerekse tarihi bir kadın grevini örgütlediği için (2018)[10], diğer hareketlerin aksine feminizm yükselen bir hareket oldu.
Bununla birlikte, Müşterekler’in oluşmasını ve gelişimini en çok şekillendiren iki temel fikir ise ‘yakınlık’ ve ‘müşterekler’ oldu. BeC’e göre, “Belediye hükümetlerinin halka olan yakınlığı, değişimi sokaklardan kurumlara çevirebilmemiz için en iyi fırsatı sunuyor” (Müşterek Barselona, 2016). Radikal belediyeciler, bunun halk tarafından yerelde‘ doğrudan karar alma süreçleri’ oluşturulmasını (Observatorio Metropolitano, 2014: 143) ve ‘temsili demokrasi mantığının’ değiştirilmesini gerekli kıldığında ısrar ediyor (Castro, 2018: 187) –ki bu ABD’li liberteryen Murray Bookchin’in (Bookchin, D. 2018) de üzerinde durduğu bir düşünceydi. Bazen bu fikir, şehri ayrıcalıklı bir mücadele ve dönüşüm alanı olarak görmekle bağlantılıdır. Marksist şehir kuramcısı Henri Lefebvre de bu görüşü savunur; çünkü şehir ister istemez insanların mülksüzleştirildiği, toplulukların bir araya geldiği, kentsel dönüşümün ve kültürel savaşların yaşandığı yegâne yerdir. Korkusuz Şehirler’e katılan Galiçya (Kuzeydoğu İspanya) belediyesi başkan yardımcısı, ‘isyancı şehirlerden’ oluşan bir ‘adalar denizi’, “demokrasinin en büyük umududur” şeklinde yazarak, şehre merkezi bir rol biçmişti. Ona göre, bunun sebebi “Geleneksel siyasal kurumların ulus devletlerle birlikte güçlerini kaybetmiş olmalarıdır” (Martínez, 2018: 23-25).
‘Müşterek Barselona’ adı, yeni belediyecilik anlayışında bir başka önemli stratejik düşünceyi de yansıtır: Müşterekler için mücadele. Platformun oluştuğu dönemde benimsenen bu kavram, son on yıl içerisinde daha da önem kazandı. Ancak, kavramın ne anlama gelmesi gerektiğine dair farklı yorumlar bulunmakta. Bu durum, BeC’in kilit entelektüellerinden biri olan Joan Subirats ve genç sosyolog Cesar Rendueles arasında geçen ilginç bir tartışmada da açıkça görülmekte. Zira her ikisi de kolektif mülkiyet ve ‘kamu mallarının’ işletilmesi arayışları doğrultusunda Müşterek Barselona yaklaşımının, hem neoliberalizmi hem de devletçi ‘sosyalizmi’ reddettiğini ileri sürmüştür. Kavram adını, sanayi öncesi dönemde müşterek toprakların kooperatif çiftçiliğinden alır ki bu, insanlara kullanma hakkı verirken aynı zamanda dikkatli kullanma zorunluluğunu da beraberinde getirir.
Rendueles için, müştereklerin oluşturulması, yalnızca yeniden talep edilen alanlar toplumdaki mevcut maddi çatışmalara (sınıf mücadelesine) yardımcı olduklarında anlam kazanır (ki bunu güçlü kooperatif ağları oluşturarak ve temel bir vatandaşlık geliri sunarak yapabilirler; Subirats ve Rendueles, 2016: 11-12). Bununla birlikte Subirats, ulus-devlet düzeyinde pek de cazibesi kalmayan siyasetin üstesinden gelebilecek olan ‘müştereklere’,“umut veren ve heyecan verici bir kavram” olarak vurgu yapar (ki o da tıpkı Martínez gibi, bugün ulus-devletin etkisizliğini ortaya koyar; Subirats ve Rendueles, 2016: 13). Ve özlemle, savaş sonrası Avrupa sosyal-demokrasisine (daha az eşitsiz olduğu ve dolayısıyla “çatışmalardan kaçındığı” için; Subirats ve Rendueles, 2016: 42) atıfta bulunur. Bu yaklaşım, Shea Baird’in (2018) uyardığı gibi, sıklıkla karşılaşılan ‘zorunlu’ bir belediyecilik anlayışına örnek olarak görülebilir. Ancak bu durum, yerel bir taban üzerinden geleneksel sosyal demokrasiyi yeniden canlandırmanın sadece biraz daha ötesine geçebilir. Buna bağlı olarak, Rendueles belki de ‘müşterekler’ kavramının ‘muğlak’ ve aynı zamanda popüler oluşunun, farklı şekillerde yorumlanmasına yol açtığını ileri sürmekte haklı (Subirats ve Rendueles, 2016: 11). Müştereklere yönelik radikal ve sosyal demokrat yaklaşımlar, Müşterek Barselona projesinde önemli bir rol oynarlar.
Belediye Yönetimi’ni kazanmak
Diğer pek çok İspanyol belediyesinde olduğu gibi, Barselona’daki belediye platformunu oluşturma süreci de pek çok açıdan etkileyiciydi. Haziran 2014 ve Mayıs 2015 arasında binlerce şehir sakini demokratik bir uygulamaya katıldı. Platformun Barselona merkezindeki sunumunda, heyecan verici bir militan atmosfer vardı (Meydanları İşgal Et’in ardından şimdi de ‘Belediye Yönetimleri’ni işgal et’ sesleri yükseliyordu). Sahnede bulunanlar dahil çoğu konuşmacının, PAH veya şehir sakinlerinin yürütmüş olduğu çeşitli hareketlerde görev alan aktivistler olması çarpıcıydı. Toplanan 2.000 kişinin çoğunluğunu 15-M kuşağından insanlar oluştururken aralarında daha yaşlılar da bulunuyordu. Colau, üç ay içerisinde 30.000 imza toplanması durumunda (ki bu sayıya ulaşıldı), 2015 seçimlerinde Barselona’yı Kazanalım platformunun seçimlere katılabileceğini duyurdu. Başka platformlar ve bireyler de projeye katılmaları için teşvik edildiler.
Barselona’yı Kazanalım, kamuya açık olan etkinliklerinde ‘politika yapmanın başka yolları da olduğunu kanıtlamak için’ halkı da bu sürece dahil etmeyi hedefledi (Müşterek Barselona, 2016). Sadece Barselona’yı Kazanalım’ın temel fikirlerini sunmak için değil aynı zamanda yerel gerçekleri öğrenmek, şüpheleri tartışmak, katkıları toplamak ve de platformun kendi ifadesiyle “Clot, Sants ve Nou Barris gibi mahallelerde kazanmak için ne yapmak gerektiğini sormak” amacıyla geniş katılımlı toplantılar düzenledi.[11] Sonrasında da her bir yerel bölge için ‘yurttaşların talepleri’ belirlendi.
Sonbaharda bir etik kurallar metni halka açık toplantılar örgütlenerek tartışıldı ve kabul edildi. Bu etik kurallar, hareket temsilcilerinin sınırlı ve geri alınabilir görevlerinin şartlarını içermekle birlikte‘gündemlerini, gelir kaynaklarını, mal varlıklarını ve gelir kaynaklarını halka açık hale getirmelerini’ zorunlu kılıyordu. Bununla birlikte, platformun kendisi de tüm gelir kaynaklarını ve harcamalarını halka duyuracaktı (Castro, 2018: 195; Müşterek Barselona, 2016). Ayrıca, bankalardan borç almadan kendisini finanse etme yoluna gidecekti (Müşterek Barselona, 2016). Çünkü bankalar, alınan kredi borçlarının geri ödemesini geleneksel partilerin politikalarını etkileyebilmek için kendi çıkarlarına kullanıyorlardı (Colau ve Alemany, 2013: 9). Yüzlerce gönüllü bir kampanya düzenleyerek kitlesel fonlama yoluyla 90 bin avro topladı ki bu tutar daha önce toplanan küçük bağışların iki katından fazlaydı (Junqué ve Shea-Baird, 2018: 65). Müşterek Barselona, bu önlemler ve uygulamalarıyla haklı bir şekilde gurur duyuyor.
Müşterek Barselona’nın seçim programını oluşturma süreci de oldukça ilham vericiydi. Program, 2014 ve 2015 yıllarındaki birkaç ay boyunca konulara göre ayrılan komisyonlarda teklifleri tartışmak ve uzman görüşlerini toplamak üzere toplantılar düzenlenerek geliştirildi. Online danışma hattı da kullanıldı. Nihayet, Şubat ayında program sunuldu. Platformun verilerine göre, programın oluşturulmasına 5000 kişi (yirmi mahalle grubu da dahil) katılmıştı. 2500 öneri[12] ileri sürüldü ve kırk tanesine öncelik verildi. Daha sonra (Nisan 2015’te) sunulan program, ‘kolektif zekâ’ ile oluşturulmuş detaylı ve bilgilendirici yapısıyla dikkat çekti (Müşterek Barselona, 2015b).
Projenin daha tartışmalı bir yönü de diğer politik güçlerle giderek ‘birleşmesi’ idi. Bu güçlerle daha önceden müzakereler yapılıp sonrasında da değerlendirildi (yapılan müzakerelerin içerikleri kamuoyuna duyuruldu, Müşterek Barselona, 2016).
Sonuç olarak, yurttaş hareketlerine ek olarak Avro-Komünist Katalonya Yeşiller Girişimi (ICV-Verds/Iniciativa de Catalunya-Els Verds), Podemos ve daha küçük partilerin Barselona birimleri de platforma dahil edildiler. Katalonya Yeşiller Girişimi’nin dahil edilmesi özellikle önemliydi çünkü şehirde ve Katalan yönetimlerinde küçük de olsa söz sahibiydiler. Aynı zamanda, daha fazla turist ve sermaye çekme odaklı 1992 Olimpiyatları için yapılan hazırlıklarda öngörülen şehir modelinin de bir parçasıydılar. Bununla birlikte, bir Yeşiller liderinin Katalan hükümetindeki bakanlığı sırasında bazı öğrencileri ve diğer grupları şiddetle bastırtması onu nefret odağı haline getirmişti. Platform, Yeşiller’i dahil ederek başka bir ilginç belediyeci projeyle anlaşmaya gidilmesinin önüne geçmiş oldu: Anti-kapitalist ve bağımsızlık yanlısı CUP (Candidatura d’Unitat Popular). Bu sırada, CUP’un Katalonya’daki tüm belediye meclislerinde toplam 101 meclis üyesi ve Katalan bölgesi genelinde ise yaklaşık 20.000 aktivisti vardı. Hâlihazırda belediyede koltuk sahibi olan Yeşiller, BeC’e ek fon (Barselona’yı Kazanalım’ın finansman etiğinin kısmî bir istisnası) ve gelecekteki Müşterekler projelerinde Yeşiller’in etkisini artırmaya yardımcı olacak kurumsal deneyimleri sağlayacaktı.
Farklı örgütler arasında ortaya çıkan ittifak basitçe bir koalisyondan ibaret değildi. Gerçekten de ‘birleşme’ (confluencia) terimi, İspanyol devletinin her noktasında gerçekleşmekte olan yeni politik oluşum süreçlerinde kabul gören bir kavram oldu.[13] Böyle bir tercih, öncelikle, nihai ittifak biçimlerinin ‘yerleşik politik kimliklerin ötesine geçebilmesi’ sebebiyle yapıldı (Rubio-Pueyo, 2017). Ancak ikinci ve daha önemlisi, yeni platformların çoğu seçim adaylarını ve koordinatörlerini seçerken açık ya da yarı açık oylama sistemleri kullandılar. Müşterek Barselona, bir aday listesinin oylamaya sunulduğu[14] görece kapalı bir sistem kullanıyordu ve bu (görünüşe göre) yeni platformdaki farklı taraflar ve örgütler arasındaki görüşmelerin sonucuydu.[15] Yeni belediyeciliğin bazı tasvirleri, Sosyalistlerin (Sosyalist Parti- PSOE) solundaki partileri dahil etme arzusunun ‘15-M kapsayıcılığının’ bir göstergesi olduğunu iddia ediyor. Fakat 15-M, komünistler de dahil, bütün partilerin katılımını reddediyordu. Bu noktada yeni birleşmenin muhtemelen, en iyi şekliyle hareketin daha ılımlı kanadının görüşünü ifade ettiği düşünülebilir ya da sağa kaydığı söylenebilir.[16] Müşterek Barselona bu doğrultuda daha da ileri giderek, yönetime geldikten bir yıl sonra, Sosyalistlerle geçici olarak yeni bir koalisyon kurup dört tane meclis üyesini Belediye Yönetimi’ne dahil etti.[17]
Seçimlerden beş ay önce ve Barselona’yı Kazanalım isminin bilinirliğine rağmen, sahte bir partinin bu ismi resmi olarak tescil ettirmesiyle platformun seçimlere katılması engellendi. Bu durum Ada Colau’nun yüzünün ve isminin, yeni Müşterek Barselona isminin yerine kampanyaya egemen olması sonucunu doğurdu. Şubat ayında BeC, istihdam sağlama, temel sosyal hakları teminat altına alma, kamu yararına aykırı özelleştirme ve projeleri gözden geçirme ve kurumların mali denetimi gibi başlıkları içeren ‘acil durum planını’ sundu (Müşterek Barselona, 2015a). “Ada Belediye Başkanlığı Yolunda” (Ada for Mayor) belgeselinde de gösterildiği gibi, Ada Colau’nun donuk bakışlı işadamlarının önünde yaptığı konuşmasının yanı sıra kampanyanın programı çok konuşuldu (Durall & Faus, 2016). Yerel seçimlerin yapıldığı gün yani 24 Mayıs 2015, Barselona, Katalonya ve İspanya için tarihi bir gün oldu. Birkaç yeni platform daha büyükşehirleri kazandı. Müşterek Barselona, en yüksek oyu ve 11 koltuğu kazandı (CUP ile üç tane daha eklendi). Bu sonuç, toplam 41 koltuğun olduğu yerel meclisi, oldukça küçük bir azınlık hükümeti haline getirerek olası eylemlerini sınırlamış oldu, ancak sonuç yine de oldukça çarpıcıydı.
Müşterek Barselona (BeC) nasıl örgütleniyor?
Müşterek Barselona, siyasette nasıl ve ne kavramlarının eşit derecede önemli olduğunu vurgulayarak kendi örgütünün faaliyet gösterme şeklinin, görmek istedikleri toplum türünü yansıtması gerektiğini belirtiyor. Bu nedenle, platformun yaptıklarına geçmeden önce, BeC’in nasıl kurulduğuna ve kararların nasıl verildiğine ilişkin kısa bir açıklama ve değerlendirme yapmayı uygun görüyorum. Politik hedeflerinin siyaset yapma biçimini etkilediğini gösteren ilk çarpıcı yöntem, örgütün ‘feminizasyonudur’. Çarpıcı bir şekilde BeC, Barselona’nın ilk kadın belediye başkanının da aralarında bulunduğu ve yüzde 60’ı kadın olan bir belediye ekibi oluşturdu. Ayrıca BeC koordinatörlerinin yüzde 50’sinin kadın olma zorunluluğu bulunmaktadır (Pérez, 2018: 34; Castro, 2018: 192). Örgütlenme süreçlerinde cinsiyet eşitsizliğine karşı çeşitli mekanizmalar uygulanır. Örneğin, toplantılar çocuk bakımıyla en uyumlu zamanlarda yapılır. Erkeklerin daha uzun konuşmalarını ve karar verme süreçlerine hâkim olmalarını engelleyebilmek için toplantı süreleri kısa tutulur. Ayrıca, kadınların toplantı sürelerinin en az yüzde 50’sine katılımını sağlamak için kadınlar ve erkekler arasında dönüşümlü katılım olması gerekir (Pérez, 2018: 34-35).
Müşterek Barselona’nın izlediği metot ve kuruluş biçimi hakkında derlenmiş pek çok yazın olmasına rağmen, bunların tam olarak pratikte nasıl çalıştıklarını (iddialara uygun yaşayıp yaşamadıklarını) belirlemek her zaman kolay değildir. Organizasyonun bugünkü yapısı, seçimleri kazandıktan kısa bir süre sonra yapılan genel kurullarında resmiyet kazanmış olup kurumsal ve politik platform ayakları birbirlerinden ayrı tutulmaktadır. Bu durum, bir yandan platforma belediye grubundan daha fazla özerklik tanırken diğer yandan da seçilmiş temsilcilere çok daha fazla bağımsızlık veriyor! Kurumsal ayak, belediye grubu ve bölge başkanları etrafında düzenlenmiş olup bunlar zaman içinde tüm projede daha fazla ağırlık kazandılar ki bu da bazı gerilimlere ve eleştirilere yol açıyor.
‘Hükümet dışında kalan’ kısımda, ‘koordinasyon ekibi’ (coordinadora) normalde kilit organ durumunda. Coordinadora, dördü seçilmiş belediye grubu üyelerinden ve geri kalanları mahalle meclislerinden olmak üzere toplam kırk temsilciden oluşur ki bu durum şehir ve ilçeler arasında bir ‘köprü’ görevi görmesini sağlar. Buna ek olarak, koordinasyon ekibinde kararları uygulamaktan sorumlu sekiz üyeli bir yönetici ekibi de bulunur. Bazı gözlemciler, bu takımın platform içindeki asıl lider grup olduğuna inanıyor (ayrıca belediye ekibi ile yakın bağlantıları var). BeC’in kendisi de bu ekibin “örgütün politik stratejisini belirleme yetkisine”[18] sahip olduğunu söylüyor ama aynı zamanda önceden seçilmiş 150 üyeden oluşan bir ‘politik konsey’ de aynı sorumluluğa sahip.[19]
Müşterek Barselona’da geniş çaplı bir katılım var. Örneğin, her iki ya da üç ayda bir, organizasyon bünyesindeki 1500 kişinin ‘aktif’ olarak katılabileceği genel toplantılar düzenleniyor.[20] Halkın katılımı için online bir politik danışma mekanizması da bulunuyor. Ancak bazı şeylerin göründüğü kadar yatay olmadığı da açık (Müşterek Barselona, örgüt modelinde ‘etkinlik’ ile ‘yataylık’ kavramlarını birleştirdiğini iddia ediyor; Müşterek Barselona, 2016). BeC’in kendi söylemlerinde de belirttiği üzere, en önemli politik tartışmalar, yalnızca insanların platformun çeşitli ayaklarına seçildiği yerlerde gerçekleşiyor.[21] En başından beri, seçim listelerinde ve kilit organlarda oy kullanma süreçlerinde uygulanan sistem, nispi temsiliyeti ve çoğulluğu[22] en düşük düzeyde teşvik eden bir ‘aday listesi’ şeklinde (Castro, 2018: 197).[23] Sonuç, kapalı kapılar ardında pazarlığı teşvik eden ve böylelikle tabanı güçsüzleştiren bir sistem oldu. Şunu da belirtmek gerekir ki, bazı radikal belediyeciler, BeC’in yeni belediyecilik projelerinin yukarıdan aşağı doğru örgütlenmenin en büyük örneği olduğunu söylüyor (Rodríguez-López, 2016). Öte yandan, Müşterek Barselona yönetimi, siyasi sisteme kıyasla halk hareketlerinin gücünü görece arttıran çeşitli adımlar attı. Örneğin, politika değişikliklerini etkileyebilmek için sosyal hareketlerden ve kent sakinlerinden oluşan derneklerin “Genel Yasama İnisiyatifi” sunabilecekleri mekanizmalar geliştirdi.
Yönetimde karma sonuçlar
Göreve başladıktan bir yıl sonra, Müşterek Barselona’nın Acil Eylem Planı’nda bulunan tedbirlerin yaklaşık yarısı (yönetime geldikleri ilk aylarda) başarıyla uygulandı (Corominas, Moreno, Riera ve Romero, 2016). Bu durum, makalenin başında belirtilen türde çok sayıda olumlu dönüşümün gerçekleştirildiği anlamına geliyor. Bununla birlikte, vadedilen pek çok merkezi önemde değişikliğin gerçekleşmediğini de görüyoruz. Göç konusunda çok sayıda karma sonuçla karşı karşıya kaldılar. Belediye Yönetimi, Colau’nun ‘hapishaneden daha kötü’ ve ‘ırkçı’ olarak tasvir ettiği bir mülteci merkezini kapattığı zaman, ırkçılık karşıtları buna destek verdiler (çünkü “Bu merkezde, insanlara kökenlerinden dolayı ayrımcılık yapılıyordu”; Colau ve Stobart, 2018). Ancak, Belediye Yönetimi’nin bu alandaki yetkilerinin sınırlı olması nedeniyle, aslında bu eylem formalite (merkezin yerel bir işletme lisansının olmaması nedeniyle) icabı yapıldı ve tahmin edileceği üzere merkezi hükümet bahse konu merkezi yeniden açtı ki bu da merkezin kapatılmasını sadece sembolik bir hareket haline getirmiş oldu. Colau yönetiminin mültecilerle dayanışma hareketine verdiği destek yine de (mesele büyük bir haber konusu olmaktan çıktığı anlarda, bazı iltica yanlısı aktivistler yönetimin mücadeleye olan bağlılığından pek de hoşnut görünmese de[24]) memnuniyetle karşılanıyor.
Ancak Belediye Yönetimi’nin mültecilerle birlikte gerçekleştirdiği bir dayanışma etkinliğinde, Afrikalı göçmenler ve destekçileri, Colau ve yardımcısının konuşmalarını keserek onları soru yağmuruna tuttular. Göçmenler, yerel yönetimin değişmesine rağmen hâlâ Barselona Şehir Polisi (Guardia Urbana) ve diğer kolluk kuvvetleri tarafından taciz edilmeye ve aşağılanmaya devam eden, belgesiz sokak satıcıları konumundaydılar. Bu durum karşısında, aralarında ağırlıklı olarak Senegalli göçmenlerin bulunduğu bir grup, etkileyici bir Sokak Satıcıları Sendikası oluşturdu. Talepleri, güvenli alanlara sahip olmak ve göçmenliği yasal hale getirebilmek için Belediye Yönetimi’nin merkezi hükümete baskı yapmasıydı. Bugün, göçmenler üzerindeki polis baskısı hafiflemiş gibi gözüküyor. Öte yandan bu durum, bir sendika üyesinin öldürülmesiyle sonuçlanan polis kovalamacasına tepki olarak Mart ayında Madrid’de gerçekleşen isyana da bağlı olabilir (üstelik Madrid’de de Müşterekler tipi bir yönetim varken!). Saygın ve alternatif bir gazeteci olan Jesús Rodríguez, bana Belediye Yönetimi’nin, Colau’nun göreve gelmesini çeşitli protestolarla karşılayan Barselona Şehir Polisi’ne sorumluluk vermek istemediğini söyledi (Rodríguez ve Stobart, 2018). Bunlar arasında istifa eden polis şefleri de vardı ve ayrılırken PAH’da yasaları çiğneyen Colau[25] hakkında şikâyette bulundular. Rodríguez, BeC’in de aslında kendini baskı altında hissettiğini ekledi. Çünkü göçmen sokak satıcıları konusu medyanın, muhalif güçlerin ve pek çok yerel tüccarın birleştiği bir mesele (Rodríguez ve Stobart, 2018). Belediye Yönetimi, 15 göçmenin sokak satıcılığını bırakarak oturma izni için gerekli evraklarını toparlama şanslarını artırmalarına yardımcı olacak bir iş kooperatifi kurmak istedi. Ancak bu teşebbüsü sendika tarafından yine göstermelik olduğu gerekçesiyle reddedildi. Sokak satıcılığı meselesi, genel olarak sosyal hareketlerin aktivistleri ile Belediye Yönetimi arasında ciddi bir gerilim yaratmaya devam ediyor.
Barınma ve turizm
Son yıllarda Barselona’da kiralar radikal bir hızla arttı (örneğin 2014 ve 2016 arasında artış%17’ye ulaştı; Castro, 2018: 199) ve bazı mahallelerde kiracılar gelirlerinin yüzde altmışını kiraya harcar durumdalar. Bu, kira sözleşmelerinin süresini azaltan yasaların ve kiralık mülklere artan talep ile konut arzının azalması çelişkisinin ortaya çıkardığı bir sonuç.[26] Kiralanan mülklerin arzında azalma oldu çünkü (Airbnb aracılığıyla) turistlere ev kiralamak yerel halk için önemli bir gelir kaynağı haline geldi. Geriye kalan bölge sakinleri için ise şehirde yaşamanın maliyeti, kendi bütçelerini oldukça aşan bir hale geldi. Bu durum tepkilere yol açtı çünkü mahalleler, yerel halk için değil, turistlerin zevkine ve kesesine göre dönüştürülüyordu. Bu durum, hem yeni bir Kiracı Birliği’nin (Sindicato de inquilinos) hem de Sürdürülebilir Turizm için Mahalleler Meclisi’nin (Asamblea de Barrios por un Turismo Sostenible- ABTS) ortaya çıkmasına neden oldu.
PAH ve kent hareketleriyle yakın ilişki içerisinde olan Müşterek Barselona’nın, turizm ve kira balonlarından oluşan bu ‘çifte ve birbiriyle bağlantılı’ sorunu çözeceği yönünde yüksek bir beklenti vardı (Castro, 2018: 198). Bu yönde önemli adımlar da atıldı. 2016 yılında Colau hükümeti Airbnb’yi, platformunda yer alan dairelerin yüzde 40’ına tekabül eden lisanssız dairelerin reklamını durdurmaya zorladı. Şirket 600 bin avro[27] para cezasına çarptırıldı. Dahası, Müşterek Barselona turizm alanlarında yeni barlar, restoranlar ve diskolar açmak için lisans verme sürecini de askıya aldı (Blanco, Salazar ve Bianchi, 2017). 2017 yılında Belediye Yönetimi, turistik konaklama için büyüme karşıtı ve yeniden dağıtım politikasını içeren Turistik Konaklama için Özel Kentsel Gelişim Planı’nı (El Plan Especial Urbanístico de Alojamientos Turísticos-PEUAT) kabul etti (Ajuntament de Barcelona, 2017). Bu uygulamalar yetersiz kalsa da kent lobileri, medya ve büyük muhalefet partileri tarafından desteklenen yüzlerce itiraz başvurusu yapıldı.
Ayrıca BeC, iktidarı Sosyalistlerle paylaşırken bu uygulamalar Sosyalistlerin de direnişiyle karşılaştı.[28] Önde gelen BeC üyeleri, bu tür girişimlerin ABTS’nin ve mahallelerde örgütlenen benzer muhalif hareketlerin aktif protestoları sayesinde daha kolay gerçekleştiğinin farkındalar (örneğin, ABTS, Belediye Yönetimi’nin gerçekleştirdiği değişikliğe karşı muhalefetin üstesinden gelinmesinde yardımcı oldu; Junqué ve Shea-Baird, 2018: 133-134).
Konut alanında da olumlu adımlar atıldı. Bugün arabulucu bir heyet, tahliyelerin duyurulduğu hemen hemen tüm davalara müdahale ediyor. Belediye Yönetimi, belediye müdahalelerinden sonra kiracıların evlerini koruyabilmeleri için bazı kurallar getirdi. Konut yatırımları, daha önce çok düşük olan seviyelerden dört kat fazlaya yükseldi (Müşterek Barselona, 2018). Belediye Yönetimi, Haziran ayında şirketlerin sahip olduğu toplam konutların %30’unu sosyal konutlara dönüştürmek için, onları yeni binalar inşa etmeye veya büyük çaplı restorasyon çalışmaları yapmaya mecbur bıraktı.[29]
Çok sayıda konut ve kent aktivistinin Müşterek Barselona projesine dahil edilmesi, ilgili hareketleri gittikçe azaltarak tüketti. Fakat Barselona’da her iki hareket de daha sonra yeniden canlandı. Bunun kısmen de olsa nedeni, bir belediyecilik aktivistinin de belirttiği gibi:
“Bugün gelinen noktadaki paradoks, iki yıl sonra… Yönetimde toplumsal hareketlerden ortaya çıkan bir hükümet olmasına rağmen mevcut konut krizinin belki de her zamankinden daha kötü seviyede oluşudur” (Castro, 2018: 200).
Bütün arabuluculuk uygulamalarına rağmen, tahliyeler halen kitlesel ölçekte devam ediyor. Bu sayı geçen sene günde ortalama 10’du (Bellver, 2017).
Dahası mevcut hareketler, Belediye Yönetimi’nin kimi zaman gerçek bir değişim yönünde ilerleme kaydettiği noktasında hayal kırıklığı yaşadıklarını ifade ediyorlar. PAH, Colau yönetiminin bankalar konusunda yapmış olduğu açıklamayı kutlamıştı. Buna göre, evlerin boş kalması durumunda bankalar para cezasına çarptırılacak ve bilhassa, ‘kötü bankalar’ (Sareb[30]) 400’den fazla boş haneyi teslim etmekle yükümlü tutulacaktı. Ancak PAH, daha sonra bu politikaların yavaş ve yetersiz uygulanmasıyla ilgili kamuoyuna şikâyette bulundu.[31] Örneğin, 2017’de bir hareket sözcüsü, 2.000 dairenin boş kalmasına rağmen bankalara sadece dört ayrı ceza verildiğini açıklayarak bu durumu kınadı (Bellver, 2017).
Hareket liderleri, kamu konut stokunu genişletmek için büyük ölçekli kamu yatırımları da dahil olmak üzere, bugüne kadar tasarlanandan çok daha radikal değişikliklere ihtiyaç olduğunu ileri sürüyor (Bu, şu anda toplam konutların oldukça düşük bir oranı yani sadece yüzde 1’idir; Castro, 2018: 200). Ancak Katalonya ve İspanya’daki yeni belediye politikaları -daha sol eğilimli olanlar da dahil- kriz esnasında merkezi hükümet tarafından düzenlenmiş belediye bütçe açığı sınırlamalarına aykırı olacak harcamalarda büyük artışları ortadan kaldırmak eğiliminde.[32] Madrid, yasaya açıkça meydan okuyan tek büyük değişim odaklı Belediye Yönetimi oldu. Belediyenin finans sorumlusu oldukça yükseltilmiş olan bütçeyi kamuya duyurdu. Fakat maliye bakanının aylar süren baskısının ardından finanstan sorumlu meclis üyesi görevden alındı ve bütçe denetimi kabul edildi ki bu da belediye ekibi içinde büyük bir bölünmeye yol açtı.
Neden sınırlılıklar var?
Müşterek Barselona temsilcileri, ilerleme konusundaki eleştirilere yanıt olarak, hareketin ‘insanların beklentilerini yönetmeye’ ihtiyacı olduğundan bahsettiler (bkz. Gala Pin in Bellver, 2017). Ama gerçek şu ki Colau ve yoldaşları değişimin bu kadar kolay olmayacağı konusunda uyarırken, bu beklentileri aslında kendileri yükselttiler. Yönetime geleli birkaç yıl olmasına rağmen, Acil Eylem Planı’ndan iş ve ekonomi alanlarında planlanan dönüşüm de dahil olmak üzere beklentiler henüz karşılanamadı. Önceki hükümetler verdikleri sözleri yerine getirmemişti, BeC ise bunu asla yapmayacağını söylemişti.
Müşterek Barselona ilerlemede karşılaştığı sınırlamaları, kontrolünün dışında olan faktörlere bağlıyor. Ve evet, azınlıkta olan bir yönetim olmak ve politikaları kabul ettirebilmek için sosyo-liberal güçlerin (Sosyalistler ya da bağımsızlık yanlısı ERC- Katalonya Cumhuriyetçi Solu) de oylarına ihtiyaç duyuyor olmak, değişim sürecini oldukça zorlaştırıyor. Müşterek Barselona, su hizmetlerinin yeniden belediyeleştirilmesi için bir ‘multi-referandum’ girişimi dahil birçok kez yasal ve ekonomik tehditlere maruz kaldı. Bu tür reaksiyonlar düşük yoğunluklu bir savaş olarak da görülebilir. Müşterek Barselona herhangi bir olumlu değişiklik gerçekleştirdiğinde ise, kendisine karşı düşmanca bir tavır takınmış olan medyada yeterince yer bulamıyor.
Bununla birlikte, Müşterek Barselona’nın benimsediği politik strateji de engellerin üstesinden gelmesini zorlaştırdı. BeC’in eleştirmenleri, Belediye Yönetimi’nin kendi popülerliğine (veya oylarına[33]) gereğinden fazla takıntılı olduğunu ve dolayısıyla örneğin, oy vermeyen Afrikalı göçmenlerden ziyade oy kullanan tüccarların görüşüyle çok daha fazla ilgilendiğini savunuyorlar. Bu durum, diğer politik oluşumlarla olan ilişkilerinde de haddinden fazla pragmatizme yol açıyor. Bunların yanı sıra, aşağıdan siyaset yapma anlayışına hiçbir ilgi duymayan partilerle işbirliği yapmaları en sonunda Barselona’nın kentsel çatışmalarında en büyük payı olan partiyle yönetimi paylaşmasına kadar vardı.
Kampanyalarında ve kaleme aldığı yazılarında (BeC’de etkili olan bir başka isim Adrià Alemany ile birlikte) Colau’nun, finansın politika ve toplum üzerindeki gücünü nasıl kullandığı konusunda aslında güçlü bir anlayışa sahip olduğu görülebiliyor (Colau ve Alemany, 2013). Nitekim bu durumun, Müşterekler hükümetine karşı ters bir etki oluşturabileceği konusunda da uyarıda bulunmuştu. Ancak, Müşterek Barselona’nın, özgürlükçü araçların yönlendirilmesi hususunda hangi belediye kurumları ile uyumlu olacağı net değil (diğer bir deyişle, müşterekleri bunlar aracılığıyla uygulamak ne kadar da kolay olabilir ki). Mülteci sığınma merkezinin yeniden açılması gibi meseleler, yerel yönetimin, kendisinden daha yukarıda olan merkezi kurumlara kıyasla aslında ne kadar az yetki sahibi olduğunu gösteriyor. Belediyecilik taraftarlarının ulus devletin ne kadar zayıfladığı hakkında sürdürdükleri tüm iddialara rağmen, özellikle mali disiplin yoluyla, belediye özerkliğini geri almanın tek anahtarı yine merkezi hükümette bulunuyor. Bu durum, yeni Belediye Yönetimlerinin, muhafazakâr merkezi hükümetten daha başarılı bir şekilde ‘hesapları dengelemekle’ övündüğü iç karartıcı bir duruma bile yol açtı[34] (Fundación de los Comunes, 2018).
Yerel bir hareketin sahip olduğu sınırlılıkların farkında olunması Müşterek Barselona’nın, Barselona’da başarıya ulaşmış yöntemlere benzer politik yaklaşımlarla, öncelikle İspanya ve daha sonra Katalan bölgeleri düzeyinde müdahalelerde bulunmasına neden oldu. Fakat bu süreçte örgüt, yerel olarak gittikçe daha belirgin olan bir gerçeği göstermiş oldu: Demokrasi ve halka yakınlık anlayışına dayalı proje daha geleneksel bir sol reformizmin yolunu açmıştı. Adil olmak gerekirse Colau, Shea Baird ve önde gelen BeC üyeleri, genellikle Müşterekleri belediye alanının[35] ötesine taşımak konusunda pek ikna olmuş değillerdi. Fakat Korkusuz Şehirler projesi, temel müşterekler yaklaşımını terk etmeden, yerel sınırlılıkların üstesinden gelmek için çok iyi bir girişim olabilirdi.
Ayrıca, seçimlere ve parti politikalarına dahil olan Müşterek Barselona’nın kurumların ve parti politikalarının doğasını ne kadar anladığı konusunu da sorgulamak gerekiyor. Hareket temsilcilerinin etik kurallara tabii olmasının ardındaki mantık ve bu yönde sarf edilen muazzam çaba, “siyasi temsilcileri sıradan yurttaşlar karşısında dokunulmaz kılan ayrıcalıklara son vermek” idi (Müşterek Barselona, 2016). Colau ve Alemany, partilerin kampanyalarına fon sağlayabilmek için şirket bağışlarına ihtiyaçları olduğunu ve bu durumun partileri adeta birer ‘tutsak’ haline getirdiğini yazıyordu (Colau ve Alemany, 2013: 9). Her iki iddiada da bir doğruluk payı bulunmakla birlikte esas olarak kurumsal siyasetin başarısızlığından bahsetmek gerekiyor. Ancak, kapitalizmin boyunduruğundaki kurumların rolünün detaylı bir analizinin yapılacağı yer burası değil. Seçimle gelmeyen idarecilerin (polis şefleri, memurlar, vb.) ve merkezin işlevinin, (bireyler ve rakip kapitalistler arasında hakemlik yapılması gibi), aslında onları kapitalizmin ve sınıf sisteminin ayrılmaz bir parçası haline getirdiğini söylemek bu noktada yeterli olacaktır. Bu şu anlama geliyor, seçilmiş bir hükümet bunlardan birinden kopmaya çalıştığı takdirde, hem kurum dışından[36] hem de kurumun içinden baskıyla karşılaşır (Barselona polisi örneğinde gördüğümüz gibi).
Aslında, Müşterek Barselona kurumları geri almak sloganıyla ütopik bir görüş ortaya koymuş oluyor. Bu durum, “Kurumlar ne zaman bizimdi ki?” sorusunu sormayı gerektirir. Subirats, kırk yıl süren aşırı sağ eğilimli bir diktatörlük ve bunu izleyen neoliberalizmi hızla benimsemiş Sosyalist hükümetler sayesinde, İspanya’da neredeyse hiç yaşanmamış bir altın çağdan (sosyal demokrasiden) bahsediyor. Oysa Kuzeybatı Avrupa’da bile, savaş sonrası dönemin yeniden bölüşüm ve refah devleti kapitalizmi deneylerini, bir kuraldan ziyade, (nadiren görülen uzun bir ekonomik genişleme dönemiyle beslenmiş), bir istisna olarak görmek daha doğru olur.
Demokratik devrim
Değişime karşı direnç son derece güçlü merkezlerden gelebilir: Merkezi hükümet, büyük çok uluslu şirketler ve belediye bürokrasileri, vb. Ancak dışarıdaki hareketler de değişim için baskı yaparsa, o zaman belediye kurumları bu dirence karşı koyabilir. Bunun bir örneğini sürdürülebilir turizm meclislerinin Müşterek Barselona’ya turistik konaklama düzenlemesi için yardımcı oldukları zaman görmüş olduk. Ancak hareketler bazen karmaşık biçimler alabiliyor ve siyasi liderler, ilerleme kadar gerilemeye de yol açabiliyorlar. Bu anlamda, Müşterek Barselona tarafından yapılan en büyük hatalardan biri Katalan bağımsızlık referandumu oldu. Sorun, hareketin referandumla ilgili protestolara katılan pek çok insanın da yaptığı gibi, bağımsızlık konusunda ‘kararsız’ bir tutum sergilemesi değildi (Shea-Baird, 2016). Bundan ziyade, ulusal bağımsızlık amacıyla gerçekleşen bir kitle hareketi, demokrasi yolunda daha geniş ve daha radikal bir mücadeleye dönüştüğünde, bu girişimin başarısı veya başarısızlığı, politik dönüşüme yönelik diğer tüm girişimleri de şekillendirir. Bu, geçen yılın sonbaharında olayların merkezinde bulunan Barselona’da yaşananları tam anlamıyla anlatıyor.
20 Eylül’de, Katalan hükümet binalarındaki polis baskınlarına ve tutuklamalarına tepki olarak büyük bir isyan kendiliğinden başladığında, çatışmanın ciddiyeti dünyada daha net bir şekilde görülmüş oldu (Stobart, 2017). Rajoy hükümeti, ‘yasal’ bir referanduma izin verme fikrine tamamen karşıydı ve dolayısıyla bağımsızlık üzerinde karar verme hakkını kullanmanın tek yolu (BeC’in de resmi olarak desteklediği bir hak) Katalan parlamentosu tarafından ilan edilen tek taraflı bir referandum oldu. Ancak mahalle meclisleri Katalonya’da sandık merkezlerini işgal etmek için örgütlenmiş olsalar da (ve polis tarafından kapatılmaları engellenseler de), Barselona hükümeti referandumu kabul etmeyi reddetti ya da belediye tesislerinin oylama için kullanılmasını engelledi. Referandum günü gerçekleşen (BeC’in desteklediği) halk seferberliği ve iki gün sonrasında kendiliğinden meydana gelen genel grev (Stobart, 2018b), Müşterek Barselona’nın savunduğu ‘demokratik devrime’ muhtemelen en yakın şeydi. Yine de Colau ve Müşterek Barselona ‘iki tarafa da eşit mesafede’ olmaya devam ettiler. Sonraki iki haftayı ise, yürütülen bastırma hareketinden İspanya hükümetini olduğu kadar Katalan hükümetini de sorumlu tutarak geçirdiler.
Bütün Barselona’yı temsil ettiğini ve şehrin bu konuda bölünmüş olduğunu söyleyen Colau, bu noktada referandumu bağlayıcı bir unsur olarak görmemeyi meşrulaştırdı. Mahallelerde güçlü bir seçim desteğine sahip olan BeC’in tavrı sayesinde çok sayıda Katalan, bağımsızlık karşıtı bir duruş sergiledi. Ama bu sorun da stratejik bir öneme sahipti. Colau, Rajoy döneminde başka bir referandum yapılmasının mümkün olmadığını biliyordu. Sonuç olarak, aslında kendisinin de her zaman savunduğu kendi kaderini tayin hakkını destekleyen kesimle birlikte hareket etmeyeceğini söylüyordu çünkü Colau böyle düşünmeyen bir topluluğu da temsil etmek zorundaydı. Bu durum, bana İngiliz Marksist Chris Harman’ın 1960’lardaki bir gözlemini anımsattı. Buna göre, sosyal demokrat partiler (oportünist bir biçimde) işçi sınıfının en ilerici bölümünün fikirlerini savunmaktan geri durdular çünkü sınıfın daha az bilinçli bölümleri de dahil olmak üzere bütün işçi sınıfını temsil etmeye çalışıyorlardı (Harman, 1968-1969).
Katalan krizi sırasında kararsız kalan Müşterek Barselona, kendisini bu süreçte mahallelerde yeni karşı-iktidar formları yaratan bir hareketten, özellikle de işçi sınıfından uzaklaştırdı (Stobart, 2018a).[37] Bunun gerçekçi bir müşterekler projesine nasıl katkıda bulunabileceğini kestirmek oldukça zor.
Bu yazı boyunca sunulan analizden ulaşacağım sonuç, kurumlara hiçbir şekilde müdahil olmamak gerektiği değildir. Ancak bu noktada önemli olan, bu tür bir müdahalenin özgürlükçü sonuçlar elde etmek için nasıl en iyi şekilde yapılması gerektiği sorusunu sormaktır. Her zaman ‘kazanmayı’ mı amaçlamalıyız? Ya da, kurumları, temsilcilerimizin içeride sadece ‘mevcut hareketlerin Truva atları’ olarak hareket edebilecekleri düşman bölgesi olarak mı görmeliyiz? Dışarıdaki daha önemli bir mücadelenin sözcüleri olarak mı görmeliyiz? İkinci strateji, Katalan parlamentosundaki ilk CUP milletvekillerine ait bir görüştür ve daha fazla önem verilmesi gerektiği inancındayım.
Aynı şekilde, Müşterek Barselona’dan da pek çok olumlu ders çıkarabileceğimize inanıyorum. Belediye Yönetimi’ne giden yolları, pek çok açıdan gerçekten etkileyiciydi. Elde ettiği başarı, daha iyi bir şehir ve dünya için mücadele edenleri büyük ölçüde umutlandırırken aynı oranda muhaliflerimizi de demoralize etti. Tüm sınırlılıklarına rağmen çok sayıda olumlu değişiklik kaydedildi. Müşterekler, birçok kez, geleneksel soldan daha iyi, daha demokratik ve daha eşitlikçi politik örgütlenme biçimlerinin var olduğunu gösterdi. Barselona Belediye Yönetimi’ndeki Müşterekler, bizim cephemizi karıştırmak için kurumları kullanan partilerin düzenlerini bozdu. Bu başarıları kutlamamak ancak bir sekterin tutumu olabilir.
Dipnotlar
[1] Müşterekler burada Belediye Yönetimini kazanan Müşterek Barselona platformu anlamında kullanılmaktadır.
[2] Town Hall
[3] Bu bulgu, BeC’in (Barcelona en Comú – Müşterek Barselona) göreve gelmesinden iki yıl sonra Müşterek Barselona sempatizanı bir araştırmacı gazetecilik sitesi tarafından yürütülen bir anketin sonuçlarında açıkça görülmektedir. Çok az bir kısmında, hareket sözcüleri tamamen olumlu değerlendirmeler bildirirken yine azınlık bir kesim tamamen olumsuz değerlendirmelerde bulunmuştur (Bellver, 2017).
[4] Bu işlem, banka tarafından “geri alınan” mülkiyetin, açık artırma yoluyla gerçek satış fiyatından daha düşük bir fiyata satılmasıyla gerçekleştirilir. Örneğin 30.000 avroluk evi 20.000 avroya başkasına satılan kişi aradaki 10.000 avroyu yine de ödemek zorunda kalır. 2008’den sonra bu durum, bir mağdurun ortalama olarak, bankaya, mortgage’ın (kredinin) verildiği evin gerçek fiyatının üçte biri kadar borçlu olduğu anlamına gelmekteydi. Aradaki fark ise, kazanılan ücretlerden otomatik olarak kesilmekteydi.
[5] Büyük sendikaların liderleri
[6] Bu durum, yeni sol parti Podemos’un ciddi bir rakip olarak ortaya çıkmasından bile önce gerçekleşti.
[7] Rodríguez-López, 2016.
[8] https://elpais.com/politica/2012/05/19/actualidad/1337451774_232068.html
[9] Ayrıca, bu durum belki de herhangi bir siyasal partinin bulunmadığı yerlerde örgütlenmek, bazı otonomcu aktivistler için hareketin sadece kendi çıkarları doğrultusunda ilerlemesini sağladığından önemliydi. Ancak değişimin hâlâ kısmen duyarlı bir politik sınıftan gelebileceği beklentisi – özellikle de kemer sıkma dönemlerinde –giderek azalıyordu.
[10] The Fundación de los Comunes (2018), mevcut mücadelelerdeki feminist hareketin merkezi rolünü büyüleyici bir şekilde analiz etmektedir.
[11] Kaynak: https://barcelonaencomu.cat/es/como-hemos-llegado-hasta-aqui
[12] https://www.eldiario.es/catalunya/politica/Barcelona-Comu-presenta-ciudad-democratica_0_381462113.html
[13] ‘İspanyol devleti’ söylemi genellikle solcular tarafından, özellikle Bask Bölgesi ve Katalonya olmak üzere, İspanya’yı tanımlamak için kullanılmaktadır. ‘İspanya’yı’ bir ulus devlet olarak ele almanın önüne geçtiği için tercih edilmektedir.
[14] Sadece ilçelerden sorumlu olanlar ön seçimlerle belirlendi.
[15] Bir video günlüğünde Colau, sol partileri ve BeC’deki hareketleri birleştirmeye yönelik müzakerelerin “büyük bir felaket” olduğundan şikâyet etti; zira ortak hedefler üzerinde işbirliği yapmak yerine, ‘iktidardaki payları’ için mücadele etmişlerdi (Durall ve Faus, 2016).
[16] Barselona’yı Kazanalım/BeC’nin kurucuları, genellikle 15-M’den daha eski kuşak aktivistleridir. Bazı Barselona’yı Kazanalım sözcüleri (Colau ve Subirats dahil), ICV-Verds ile yakın ilişkiler içinde bulunmaktaydılar.
[17] Bu değişiklik muhtemelen politikaların meclisten daha kolay geçirilebilmesi için gerçekleştirilmişti fakat tahmin edildiği üzere, bu, politikaların yumuşatılması ve hatta terk edilmesi sonucunu doğurmuştur.
[18] https://barcelonaencomu.cat/es/organigrama
[19] a.g.e.
[20] a.g.e.
[21] Bu durumu, Ocak 2018’de katıldığım bir toplantıda kendi gözlerimle gördüm. Madrid’in Katalan özerkliğinin askıya alınmasının ve birkaç Katalan liderinin hapse atılmasının (bağımsızlık konusunda kitlesel bir referandum düzenledikleri gerekçesiyle) üzerinden sadece bir ay geçmesine rağmen, tartışılan tek siyasi konu gelecek yılki seçimlerdi!
[22] Ancak, BeC liderleri çeşitli katılımcı hareketlerden ve partilerden üyeleri de aday listelerine dahil ettiler.
[23] Galiçya ve Madrid’de aday seçme süreçleri çok daha demokratik bir şekilde ele alınır (Rodríguez, López, 2016).
[24] Bu durum, ırkçılık karşıtı eylemcilerle yapmış olduğum görüşmelerde açıkça görülüyordu ve göçmen hakları kampanyasında yer alan bir aktivist Crític anketindeki sonuçlar içinde de benzer bir durumun ortaya çıktığını belirtiyor. (Corominas, Moreno, Riera ve Romero, 2016).
[25] https://www.eldiario.es/catalunya/relacion-Guardia-Urbana-Colau-claves_0_401760803.html
[26] Bu konuda etkin olan bir diğer faktör de, 2008 sonrası gerçekleşen ipotek ve tahliye dalgası nedeniyle hem bankaların hem de yurttaşların konut kredisi verme ve alma konusunda daha ihtiyatlı olmalarıydı (Bellver, 2018).
[27] https://www.theguardian.com/technology/2017/jun/02/airbnb-faces-crackdown-on-illegal-apartment-rentals-in-barcelona
[28] https://www.elperiodico.com/es/barcelona/20171113/los-sectores-economicos-de-bcn-temen-una-fase-de-paralisis-por-la-soledad-de-colau-6421146 Sosyalistler’in (PSC) referandum sonrasında gerçekleşen kriz sırasında, Katalan özerk yönetiminin askıya almasını desteklemelerinin üzerine bu parti ile yapılmış olan anlaşma iptal edildi. Ancak, PSC ve BeC arasında farklı konularda üzerine hâlihazırda süregelen başka büyük anlaşmazlıklar da vardı.
[29] https://www.elperiodico.com/es/barcelona/20180618/acuerdo-vivienda-social-barcelona-6884056
[30] Sareb, ulusallaştırılan bankaların varlıklarını yönetmek için İspanyol hükümeti tarafından oluşturuldu.
[31] https://pahbarcelona.org/es/2015/12/01/carta-de-la-pah-a-ada-colau-alcaldessa-de-barcelona/
[32] Muhafazakâr Maliye Bakanı (Montoro), alınan bahse konu tedbiri, kemer sıkma ve bölgesel yeniden merkezileştirme stratejisinin ortak bir parçası olarak tanıttı.
[33] Bu argüman, dönemin Badalona Belediye Başkan Yardımcısı tarafından bir röportajda ileri sürüldü (Téllez & Stobart, 2017).
[34] Görünüşe göre, Avrupa, Rajoy ve bakanlarının İspanya’da solu iktidara getirebilecek daha fazla sosyal ve politik huzursuzluktan kaçınmak için bunu yapmalarına izin verdi (bunlar tam da, Avrupa’nın Yunanistan’daki Syriza hükümetini bastırmaya ve izole etmeye çalıştığı bir dönemde yaşanıyordu).
[35] Örneğin, Müşterek Katalonya (Catalunya en Comú) projesinin Müşterek Barselona liderlerinin politik yazılarında nasıl görünmez olduğu dikkat çekicidir.
[36] Gramsci’nin ‘bütüncül devlet’ anlayışı (ya da sosyal rolü kapitalist devletlere ve devlet altına bağlı olan aktörler) içinde yer alan aktörler de dahil olmak üzere.
[37] Mücadelenin (gerektiği gibi) sola doğru yönelmesini zorlaştırarak, muhtemelen geçen yıldan bu yana süregelen İspanyol milliyetçiliğindeki büyümeyi (kendi kaderini tayin etmeyi sadece milliyetçilerin ve elitlerin desteğiyle onların avantaj sağladığı bir duruma yol açarak) istemeden de olsa desteklemiş oldular.
Kaynaklar
Ajuntament de Barcelona. (2017, 6 Mart). About the PEUAT. Erişim: http://ajuntament.barcelona.cat/pla-allotjaments-turistics/en/
Barcelona en Comú. (2015a, 18 Şubat). Emergency plan for the first months in government. Erişim: https://barcelonaencomu.cat/sites/default/files/pla-xoc_eng.pdf
Barcelona en Comú. (2015b, 26 Nisan). Programa electoral municipales 2015. Erişim: https://barcelonaencomu.cat/sites/default/files/programaencomun_cast.pdf
Barcelona en Comú. (2016). How to Win Back the City en Comú. Guide to building a citizen municipal platform. Erişim: https://barcelonaencomu.cat/sites/default/files/win-the-city-guide.pdf
Barcelona en Comú. (2018, 10 Eylül). Habitatge Més que Mai. Erişim: https://barcelonaencomu.cat/ca/post/habitatge-mes-que-mai
Bellver, C. (2017, 22 Mayıs). “Què opinen els moviments socials de Barcelona dels dos primers anys de mandat d’Ada Colau”. Crític. Erişim: http://www.elcritic.cat/actualitat/que-opinen-els-moviments-socials-de-barcelona-dels-dos-primers-anys-de-mandat-dada-colau-15474
Bellver, C. (2018, 17 Ocak) “Busques pis? Causes i conseqüències del ‘boom’ del preu del lloguer”. Crític. Erişim: http://www.elcritic.cat/reportatges/busques-pis-causes-i-consequencies-del-boom-del-preu-del-lloguer-20451
Blanco, I., Salazar, Y., ve Bianchi, I. (2017, 15 Mart). “Transforming Barcelona’s Urban Model? Limits and potentials for radical change under a radical left government”. Centre for Urban Research on Austerity. Erişm: https://www.urbantransformations.ox.ac.uk/blog/2017/transforming-barcelonas-urban-model-limits-and-potentials-for-radical-change-under-a-radical-left-government/
Bookchin, D. (2018). “What is municipalism?”. Junqué, M., ve Shea-Baird, K. (Ed.). Ciudades Sin Miedo: Guía del movimiento municipalista global. Barcelona: Icaria
Castro, M. (2018). “Barcelona en Comú: The municipalist movement to sieze the institutions”. Lang, M., König, C.D., ve Regelmann, A.C. Alternatives In a World of Crisis. Global Working Group Beyond Development. Erişim: https://www.rosalux.eu/fileadmin/user_upload/Publications/2018/Alternatives-in-a-World-of-Crisis-Conclusions.pdf
Colau, A., ve Alemany, A. (2013). Sí que es pot! Crònica d’una petita gran victoria. Barcelona: Edicions Destino
Colau, A., ve Stobart, L. (2018, 14 Mart). Interview for book currently being prepared. London: Verso.
Corominas, M., Moreno, F., Riera, M., ve Romero M. (2016, 24 Mayıs). “Examen (crític) del Pla de xoc de Bcn en Comú”. Crític. Erişim: http://www.elcritic.cat/radiografies/barcelona-en-comu-avencos-socials-pero-encallats-amb-els-grans-lobbies-empresarials-9554
Della-Porta, D., Masullo, ve Portos, M.. (2015). “Del 15M a Podemos: resistencia en tiempos de recesión. Entrevista con Donatella dell Porta.” Encrucijadas. Revista Crítica de Ciencias Sociales, 9.
Domènech-Sampere, X. (2014). “Dos lógicas de un movimiento. Una lectura del 15M y sus libros”. Hegemonías. Crisis, movimientos de resistencia y procesos politicos (2010-2013). Madrid: Ediciones Akal
Durall, V., ve Faus, P. (2016). Film: Ada for Mayor (Alcaldessa). Nanouk Films
Errejón, I. (2011). “El 15-M como discurso hegemónico”. Encrucijadas. Revista Crítica de Ciencias Sociales. No.2, pp.120-145.
Fundación de los Comunes (Ed.) (2018). La crisis sigue. Elementos para un nuevo ciclo político. Madrid: Traficantes de Sueños
García-Grenzner, J. (2018, 21 Nisan). “Mesa Redonda”, Transformaciones Urbanas Radicales. Encuentro Entre el Sur y el Norte Global. La Lleialtat Santsenca, Barcelona.
Gerbaudo, P (2012, 12 Aralık). “Not fearing to be liked: the majoritarianism of contemporary protest culture”. Open democracy. Erişim: https://www.opendemocracy.net/paolo-gerbaudo/not-fearing-to-be-liked-majoritarianism-of-contemporary-protest-culture
Harman, C. (1968-1969, winter). “Party and Class”. Marxists’ Internet Archive. Erişim: https://www.marxists.org/archive/harman/1968/xx/partyclass.htm
Junqué, M., ve Shea-Baird, K. (Ed.) (2018). Ciudades Sin Miedo: Guía del movimiento municipalista global. Barcelona: Icaria
Martínez, I. (2018). “La Trinchera de la Proximidad”, in Junqué, M., ve Shea-Baird, K. (Ed.). Ciudades Sin Miedo: Guía del movimiento municipalista global. Barcelona: Icaria
Observatorio Metropolitano. (2014). La apuesta municipalista: La democracia empieza por lo cercano. Madrid: Traficantes de Sueños
Pérez, L. (2018). “Feminizar la política a través del Municipalismo”, in Junqué, M., ve Shea-Baird, K. (Ed.). Ciudades Sin Miedo: Guía del movimiento municipalista global. Barcelona: Icaria
Rodríguez, J., ve Stobart, L. (2017, 29 Kasım). Interview for book currently being prepared. London: Verso
Rodríguez-López, E. (2016). La política en el ocaso de la clase media: El ciclo 15M-Podemos. Madrid: Traficantes de Sueños
Rubio-Pueyo, V. (2017). Municipalism in Spain. From Barcelona to Madrid, and Beyond. New York: Rosa Luxemburg Stiftung. Erişim: http://www.rosalux-nyc.org/wp-content/files_mf/rubiopueyo_eng.pdf
Shea-Baird, K. (2016, Spring). “The Disobedient City and the Stateless Nation”. ROAR Magazine. Erişim: https://roarmag.org/magazine/the-disobedient-city-and-the-stateless-nation/
Shea-Baird, K. (2018, 11 Mayıs) “What’s it like for a social movement to take control of a city?”. The Ecologist. Erişim: https://theecologist.org/2018/may/11/whats-it-social-movement-take-control-city
Stobart, L. (2017, 10 Ekim) “Catalonia: Past and Future”. Jacobin. Erişim: https://jacobinmag.com/2017/10/catalonia-independence-franco-spain-nationalism
Stobart, L. (2018a, 14 Mayıs). “The State vs People Power in Catalonia”. New Internationalist. Erişim: https://newint.org/features/web-exclusive/2018/05/14/committees-for-the-defence-of-the-republic
Stobart, L. (2018b, 18 Haziran). “Sánchez and the Catalan crisis”. Jacobin. Erişm: https://jacobinmag.com/2018/06/catalan-independence-pedro-sanchez-rajoy
Stobart, L, Colau, A., ve Fachin, A.D. (2018, 26 Haziran). “The World Today With Tariq Ali – Spain: Changing of the Guard”. Telesur. Erişim: https://videosenglish.telesurtv.net/video/726848/the-world-today-726848/
Subirats, J., ve Rendueles, C. (2016). Los (bienes) communes. ¿Oportunidad o espejismo? Barcelona: Icaria editorial
Taibo-Arias, C. (2012). “The Spanish Indignados: a movement with two souls.” European Urban and Regional Studies. 20 (1), pp.155-158
Téllez, J., ve Stobart, L. (2017, 29 Kasım). Interview for book currently being prepared. London: Verso.
Fotoğraf referansları (sırasıyla)
19J @ bilbao (III) by Andres Miguez
19j @ bilbao (IV) by Andres Miguez
29M – Vaga general by Julien Lagarde
Tiempos muertos by Julien Lagarde
Londra, Barselona ve Madrid’te toplumsal hareketler içerisinde yer alan bir aktivist iken yazar ve akademisyen oldu. Uzmanlık alanı Katalonya ve İspanya. Bu alanda yazığı makaleler The Guardian, Jacobin, Viejo Topo ve New Internationalist’te yayımlandı. Katalonya’daki göç politikaları üzerine doktorasını yapmaktadır. İspanyol statükosunun yaşadığı zorlukları anlattığı kitabı yakın zamanda Verso Books’tan çıkacak.